22 Ekim 2025

2025 Nobel Ödülleri Açıklandı: Bu Keşifler Geleceğimizi Baştan Yazıyor

Nazlıcan Asanakutlu

1895'te Alfred Nobel'in vasiyetiyle kurulan Nobel Ödülleri, bir asırdan uzun süredir insanlığa en büyük faydayı sağlayan kişileri onurlandırıyor. Bu ödüller, bilimsel keşfi olduğu kadar o keşfin arkasındaki merakı, azmi ve dünyayı daha iyi bir yer yapma arzusunu da kutlamaktadır. Her yıl olduğu gibi 2025'te de çeşitli kategorilerde verilen ödüller, karşılaştığımız büyük zorluklara karşı bilimin nasıl güçlü çözümler sunabildiğini gözler önüne seriyor. Bu yazımızda 2025 Fizik, Kimya ve Tıp Nobel ödülleri sahiplerini, çalışma alanlarını ve bu keşiflerin hayatımıza nasıl dokunduğunu bulacaksınız.

Nobel Fizik Ödülü: Kuantum Dünyasının Kapılarını Aralamak

Ödül Sahipleri: John Clarke, Michel H. Devoret ve John M. Martinis

"Bir elektrik devresinde makroskopik kuantum mekaniksel tünelleme ve enerji kuantizasyonunun keşfi için."

Kuantum mekaniğinin kuralları (bir parçacığın aynı anda birden fazla yerde olması gibi) genellikle sadece atomik ve atom altı seviyelerde gözlemlenebilen son derece kırılgan olaylardır. Bu kuralları insan yapımı, gözle görülebilir (makroskopik) sistemlerde kontrol altına alıp gözlemlemek, kuantum bilgisayarlar gibi devrimsel teknolojiler yaratmanın önündeki en büyük engeldi. Gerçek dünyadaki bir elektrik devresinde bu kuantum davranışlarını istikrarlı bir şekilde nasıl ortaya çıkarabilirdik?

Clarke, Devoret ve Martinis öncü çalışmalarıyla bu engeli aştı. Süperiletken malzemelerden oluşan minik elektrik devreleri tasarladılar. Bu devreler yapay atomlar gibi davranarak kuantum özellikler sergileyebiliyordu. Yaptıkları en büyük atılım "Josephson eklemi" adı verilen bir bileşen kullanarak bu devrelerdeki enerji seviyelerinin tıpkı bir atom gibi kesikli olduğunu ve elektron çiftlerinin bir engelin içinden kuantum tünelleme yapabildiğini kesin olarak göstermeleriydi. Bu, atomik düzeydeki kuantum davranışının milyarlarca atomdan oluşan insan yapımı bir devrede ilk kez net bir şekilde kontrol edilip ölçülebilmesi anlamına geliyordu. Martinis'in daha sonraki çalışmaları, bu devreleri "kübit" olarak bilinen kuantum bitlerine dönüştürerek ölçeklenebilir kuantum işlemcilerin temelini attı. Böylece kuantum mekaniğinin ilkeleri, gözle görülebilir sistemlerde deneysel biçimde test edilebilir hale gelmiştir.

Peki bu çalışma ışığında geliştirilen kuantum bilgisayarlar hayatlarımıza nasıl dokunacak?

Tıpta ve İlaç Geliştirmede Devrim: Bugün yeni bir ilacın veya aşının geliştirilmesi laboratuvarda uzun deneme yanılma süreçleri gerektirmekte ve milyarlarca dolara mal olabilmektedir. Kuantum bilgisayarlar, ilaçların etki edeceği proteinler gibi karmaşık molekülleri atomik düzeyde simüle etme yeteneği vadetmektedir. Böylece Alzheimer, Parkinson gibi hastalıkların mekanizmalarını daha iyi anlamamız ve bu hastalıklara özel daha etkili ilaçları aylar içinde tasarlayacağımız bir dünya hayal edebilmekteyiz. 

İklim Değişikliğiyle Mücadele ve Yeni Malzemeler: Daha verimli güneş panelleri, enerjiyi kayıpsız ileten yeni nesil kablolar veya atmosferdeki karbondioksiti verimli bir şekilde yakalayıp faydalı kimyasallara dönüştüren katalizörler hayal edin. Kuantum bilgisayarlar tam olarak istenen özelliklere sahip bu tür yeni malzemelerin tasarlanmasını mümkün kılmayı vadediyor. Böylece enerji verimliliğini arttırırken aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadelede de yepyeni araçlar sunma potansiyeline sahipler.

Daha Akıllı Finans ve Lojistik Sistemleri: Finansal piyasalardaki riskleri tahmin etmek veya binlerce aracın yer aldığı bir teslimat ağının en verimli rotasını bulmak, klasik bilgisayarlar için bile son derece zor optimizasyon problemleridir. Kuantum bilgisayarlar bu devasa olasılıklar denizinde en iyi çözümü çok daha hızlı bularak daha istikrarlı finansal sistemler, daha hızlı ve ucuz lojistik operasyonları ve daha verimli üretim hatları yaratma potansiyeli taşıyor.

Veri Güvenliğinin Geleceği: Kuantum bilgisayarların işlem gücü, günümüzde kullandığımız şifreleme yöntemlerinin (örneğin internet bankacılığında kullanılanlar) birçoğunu kolayca kırabilecek bir tehdit oluşturmaktadır. Ancak aynı kuantum mekaniği kuralları, kırılması imkânsız olan yeni nesil "kuantum şifreleme" yöntemlerinin de temelini oluşturuyor. Böylece gelecekte verilerimizi nasıl koruyacağımız konusundaki yarış da başlamış oldu.

Nobel Kimya Ödülü: Akıllı Malzemelerin İnşası

Ödül Sahipleri: Susumu Kitagawa, Richard Robson ve Omar M. Yaghi
"Metal-organik kafeslerin (MOF) geliştirilmesi için."

Endüstride gazları depolamak, ayırmak ve kimyasal reaksiyonları hızlandırmak için verimli malzemelere her zaman ihtiyaç duyulmuştur. Geleneksel gözenekli malzemeler (aktif karbon veya zeolitler gibi) genellikle sınırlı kapasiteye, düşük seçiciliğe sahiptir ve tasarımları üzerinde hassas kontrol sağlamak oldukça zordur. 

Kitagawa, Robson ve Yaghi, bu probleme "Metal-Organik Kafesler" (MOF'lar) olarak bilinen devrimci bir çözüm getirdiler. MOF'lar metal iyonlarını ve organik molekülleri bir araya getirerek oluşturulan, kristal yapılı ve olağanüstü gözenekli malzemelerdir. Bu yapı, bir nevi "moleküler Lego" gibidir; bileşenleri değiştirilerek gözenek boyutu, şekli ve kimyasal özellikleri amaca yönelik olarak hassas bir şekilde ayarlanabilir. Bu sayede yüksek düzeyde bir iç yüzey alanı yaratılır. Bu özellik, MOF’ların rekor düzeyde gaz depolama kapasitesine ulaşmasını sağlamaktadır.

Peki, "moleküler Lego" olarak tanımlanan bu akıllı malzemeler günlük yaşamımızı nasıl etkileyebilir? 

Çöllerde Bile Havadan Su Yakalamak: Dünya nüfusunun önemli bir kısmı temiz suya erişim sıkıntısı yaşarken MOF tabanlı cihazlar bu sorunu havadaki su buharını hapsederek içme suyuna dönüştürerek çözmeyi vadediyor. Yani bu teknoloj dünyanın en kurak bölgelerinde havadaki su buharından içilebilir su elde etmemize imkan vererek milyonlarca insanın hayatını değiştirebilir.

İklim Değişikliğiyle Mücadele: MOF'ların en heyecan verici vaatlerinden biri atmosferdeki karbondioksiti (CO₂) yakalama yetenekleridir. Bu malzemeler bir fabrikanın bacasından veya doğrudan havadan CO₂ moleküllerini bir sünger gibi emmek için tasarlanabilir. Yakalanan bu CO₂ daha sonra yer altında depolanabilir veya faydalı kimyasallara ve yakıtlara dönüştürülebilir. Yani MOF’lar iklim değişikliğinin temel nedenlerinden birine karşı verdiğimiz savaşta bize güçlü bir müttefik olacak gibi gözüküyor.

Daha Temiz Enerji, Daha Uzun Menzilli Araçlar: Hidrojen ve doğal gaz (metan) petrolün yerini alabilecek daha temiz alternatif enerji kaynaklarıdır. Ancak bu gazları güvenli ve verimli bir şekilde depolamak zordur ve yüksek basınçlı ağır tanklar gerektirirler. MOF'lar bu gazları yüksek kapasitede depolayabilen en umut verici malzemeler olarak öne çıkıyor.  Bu kullanım doğal gazla veya hidrojenle çalışan arabaların depolarının küçülmesi, menzillerinin artması ve daha güvenli hale gelmesi anlamına gelmektedir.

Daha Etkili Tedaviler ve Taze Gıdalar: MOF’ların %90'a varan oranda boşluktan oluşan iç yapısının ilaç moleküllerini taşımak için kullanımı da hedeflenmektedir. Bu yöntem bir ilacın vücutta yavaş, hedefe yönelik ve kontrollü bir şekilde salınmasını sağlayarak tedavileri daha etkili hale getirebilir. Benzer bir mantıkla meyve ve sebzelerin çürümesine neden olan etilen gazını emen MOF'lar, gıdaların raf ömrünü uzatarak gıda israfını azaltma potansiyeline sahiptir.

Nobel Tıp Ödülü: Vücudun Savunma Sanatını Anlamak

Ödül Sahipleri: Mary E. Brunkow, Fred Ramsdell ve Shimon Sakaguchi
"Periferik immün tolerans ile ilgili keşifleri için."

Bağışıklık sistemi, vücudu bakteri ve virüs gibi dış tehditlere karşı koruyan karmaşık bir savunma mekanizmasıdır. Bu sistemin en kritik görevlerinden biri de vücudun kendi sağlıklı dokularına saldırmamak üzere programlı olmasıdır. Bu öz-tolerans mekanizması bozulduğunda bağışıklık sistemi kendi hücrelerini düşman olarak algılar ve romatoid artrit, tip 1 diyabet, lupus gibi otoimmün hastalıklara yol açar. 

Shimon Sakaguchi çalışmaları ile T regülatör hücreleri (Treg) olarak adlandırılan ve yüzeylerinde CD25 adlı bir belirteç taşıyan özel T hücrelerini tanımladı. Bu hücrelerin, bağışıklık tepkilerini aktif olarak bastırdığını ve otoimmüniteyi önlediğini gösterdi. Eş zamanlı olarak Mary E. Brunkow ve Fred Ramsdell liderliğindeki ekipler, FOXP3 adlı genin mutasyona uğramasının hem insanlarda hem de farelerde şiddetli otoimmün hastalıklara neden olduğunu keşfetti. Kısa süre sonra FOXP3'ün, Treg hücrelerinin gelişimi ve işlevi için ana kontrol geni olduğu anlaşıldı. Bu keşifler periferik immün toleransın (bağışıklık hücrelerinin vücudun geri kalanında toleransı öğrenmesi) moleküler ve hücresel temelini aydınlattı.

Peki, periferik immün toleransın aydınlatılması ile geliştirilen teaviler bizim veya sevdiklerimizin hayatını nasıl değiştirebilir?

Otoimmün Hastalıklara Karşı Yeniden Programlama: Milyonlarca insan romatoid artrit, multipl skleroz (MS), tip 1 diyabet veya Crohn hastalığı gibi vücudun kendi hücrelerine saldırdığı hastalıklarla mücadele etmekte. Geleneksel tedaviler genellikle tüm bağışıklık sistemini baskılayarak çalışmaktadır, bu da hastaları enfeksiyonlara karşı savunmasız hale getirebilmektedir. Buna karşın, geliştirilmekte olan Treg hücre terapileri bağışıklık sistemini yeniden programlamayı amaçlayarak hastalığı durdururken vücudun geri kalan savunma gücünü korumayı hedeflemektedir.

Kanserle Mücadele: Kanser hücreleri, hayatta kalmak için bağışıklık sistemimizden saklanma konusunda ustadır. Bunu yapmalarının en kurnazca yollarından biri, Treg hücrelerini tümörün etrafına çekmektir. Bu hücreler, kanseri yok etmesi gereken "savaşçı" T hücrelerine "dur" emri vererek kanser için bir kalkan oluşturur. Günümüzde tümörün etrafındaki bu Treg kalkanını devre dışı bırakmayı hedefleyen ilaçlar geliştirilmektedir. Böylece vücudun kendi "savaşçı" hücreleri serbest kalarak kanseri bir tehdit olarak tanıyabilir ve tüm gücüyle saldırabilir.

Organ Nakilleri ve Alerjilerde "Kabul" Sağlamak: Bir organ nakli yapıldığında en büyük risk, vücudun yeni organı yabancı olarak algılayıp reddetmesidir. Birçok hasta bu durumu önlemek için ömür boyu bağışıklık sistemini baskılayan ağır ilaçlar kullanmak zorunda kalabilmektedir. Treg hücrelerine dayanan yeni tedaviler, bağışıklık sistemine nakledilen böbreği veya karaciğeri "dost" olarak kabul etmeyi öğretmeyi amaçlamaktadır. Bu gelişme, nakil hastalarının sürekli ilaç bağımlılığı olmadan daha sağlıklı bir yaşam sürmelerinin kapısını aralıyor. Benzer bir mantıkla fıstık alerjisi, astım veya saman nezlesi gibi şiddetli alerjik reaksiyonları yatıştırmak ve bağışıklık sisteminin bu zararsız maddelere aşırı tepki vermesini engellemek için de çalışmalar sürmektedir.

2025 Nobel Ödülleri, bilimin laboratuvarlardan çıkarak hayatımızı nasıl şekillendirdiğini gösteriyor. Kuantum devreleri bilgisayarları, akıllı malzemeler sürdürülebilir dünyayı, bağışıklık sistemi keşifleri ise daha sağlıklı bir yaşamı mümkün kılıyor. Yarının dünyasını yeniden tanımlayanlar, Alfred Nobel’in “İnsanlığa en büyük faydayı sağlayanlar” diye tanımladığı kahramanlar olarak karşımıza çıkıyor.

Kaynaklar

  1. https://www.nobelprize.org/all-nobel-prizes-2025/

Fizik

  1. https://physics.aps.org/articles/v18/170

  2. What Is Quantum Computing? | IBM https://www.ibm.com/think/topics/quantum-computing

  3. The Path to Building Quantum Advantage | BCG https://www.bcg.com/publications/2021/building-quantum-advantage

Kimya

  1. https://www.nature.com/articles/d41586-025-03195-1

  2. Can Tiny Compounds Make Our Planet Greener? | MERCK https://www.merckgroup.com/en/research/science-space/envisioning-tomorrow/scarcity-of-resources/mof.html

Tıp

  1. https://www.nature.com/articles/d41586-025-03193-3

  2. Opportunities for Treg cell therapy for the treatment of human disease | Nature https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC10154599/