Geçtiğimiz yıl Şubat ayında, Hello Tomorrow Türkiye Summit 2024’te sahne arkasında etkinliğin en iyi şekilde geçmesi için koşuşturan bir gönüllü iken hikâyemin nasıl şekilleneceğinden habersizdim.
Bir saniye,en baştan başlayalım.
Ben Nazlıcan, Bahçeşehir Üniversitesi’nde Moleküler Biyoloji ve Genetik son sınıf öğrencisiyim. Üniversitenin ilk yılında, akademide edindiğimiz teknik bilgi ve becerileri insanlıkla buluşturmanın önemini görmüş ve girişimcilik dünyasına büyük ilgi duymuştum. Bu merak beni ilgili kaynaklara, podcast’lere, eğitim programlarına ve fikir atölyelerine yönlendirirken; sürdürülebilir bir gelecek inşa etmenin yenilikçi fikirlerin de ötesinde, bu fikirleri derin bilimsel temellere oturtarak mümkün olduğunu anladığım noktada “deep tech” kavramı ile tanıştım. Deep Tech ekosistemi, bilimin insanlığın öncelikli problemlerine çözüm sunacak biçimde dönüştürüldüğü muazzam bir potansiyel alanıydı. Bu alandaki global kaynaklar oldukça zengindi; raporlar, ekosistem haritaları, vaka analizleri.Ancak Türkiye’de deep tech ekosistemine dair bilgilerin hâlâ çok sınırlı olduğunu gördüm. Araştırmalarım sırasında karşıma çıkan ilk adres ise Hello Tomorrow Türkiye oldu. Web sitesini inceledim, sosyal medya hesaplarını takibe aldım.
Birkaç ay sonra bir arkadaşım beni arayarak “Hello Tomorrow Türkiye Summit’te görev alacak gönüllüler aranıyormuş, ilgilenir misin?” diye sorduğunda “Bu tesadüf olamaz” diye düşünmüştüm. Bu çağrının beni bambaşka bir dünyaya sürükleyeceğini hissederek hemen gönüllü ekibe dahil oldum. Şubat ayında HTT Summit 2024’te Hello Tomorrow Türkiye ile ilk temasım işte bu gönüllülük fırsatı ile gerçekleşti.
Etkinlik esnasında tanıştığım insanların her biri benim için birer ilham kaynağıydı. Dinlediğim her konuşmacıda, heyecanla standlarına gidip sorular sorduğum her girişimcide yıllar süren merakın, çabanın ve mücadelenin somut çıktılara dönüşüm yolculuğuna şahit olduğumu biliyordum. Deep tech teknik bir kavram olmaktan çıkıp bir yaşam biçimi gibi görünmeye başlamıştı.
HTT Summit 2024’te tanıştığım insanlar, dinlediğim konuşmalar ve içinde yer aldığım atmosfer; teknolojinin yalnızca tüketicisi değil, üreticisi olabileceğim bir dünyanın kapısını aralamıştı.

Etkinliğin sonunda evime yorgun ama çok mutlu şekilde dönerken bir sonraki yıl orada olmayı çoktan hayal etmeye başlamıştım. Öyle de oldu. HTT Summit 2025 duyuru postu paylaşılır paylaşılmaz, HTT COO’su Hazal Tekman’ın mesaj kutusuna şöyle bir mesaj düştü:
“Hazal Hanım iyi akşamlar, az önce Instagram’da Hello Tomorrow Türkiye’nin 23 Mayıs’ta gerçekleşecek summit ilanını gördüm. Geçen sene etkinlik esnasında gönüllü saha ekibinde bulunmaktan büyük keyif almıştım. Acaba bu sene de benzeri bir ekip oluşturulacak mı? Ayrıca sürece şimdiden dahil olup daha fazla destek olabileceğimiz bir alan var mıdır?
-Sevgiler, Nazlıcan”
Geçen bir yıl boyunca deep tech ekosistemini mercek altına almış, Türkiye’nin bu alandaki potansiyelini, karşılaştığı zorlukları, Avrupa ve dünya ile kıyaslandığında nerede durduğumuzu incelemiştim.
Mühendislik ve bilimsel keşiflerin birleştiği ileri alanlarda geliştirilen, uzun Ar-Ge süreçleri ve yüksek sermaye gerektiren bu teknolojik girişimlerin çözmek istedikleri sorunlar doğrudan insanlığa ve gezegene değer katan cinsten olması sebebiyle umut vericiydi.
Beni en çok heyecanlandıran deep tech segmenti ise derste gördüğüm, kitaplarda okuduğum ve sınavlarda üzerlerine kompozisyonlar yazdığım biyoteknolojik çalışmaların gerçek hayatta geliştirilmesine ve kullanımına odaklanan girişimlerdi. Bu alandaki girişimler temel bilimlerdeki buluşları doğrudan klinik ve endüstriyel çözümlere dönüştürerek “laboratuvardan pazara” (lab-to-market) geçiş sürecini yönetmekteydi.
Heyecan verici birçok gelişme çok yeni, çok günceldi. Örneğin, 2023’te FDA tarafından onaylanan ilk CRISPR/Cas9 tabanlı gen düzenleme tedavisi CASGEVY (exa-cel), onay sonrasında klinik kullanıma sunulmaya başlanmıştı. CRISPR Therapeutics ve Vertex Pharmaceuticals tarafından geliştirilen bu tedavi; hastanın kök hücrelerinin laboratuvar ortamında düzenlenmesiyle vücudun sağlıklı kan hücreleri üretmesini mümkün kılıyor.
İlgimi çeken bir diğer alan ise sentetik biyoloji oldu. Ginkgo Bioworks, Zymergen gibi öncü şirketler; programlanabilir organizmaları kullanarak biyofabrikalar kuruyor "organism as a service" modeliyle çalışan çözümler üretiyor. Bu çözümleri farklı sektörlere uyarlayarak tarımdan kozmetiğe, gıdadan endüstriyel kimyasallara uzanan geniş bir yelpazede projeler yürütüyor. Yapay zekâ, robotik otomasyon ve biyoloji bu alanda aynı cümlede bir araya geliyor.
Artık bu teknolojilerin Türkiye’de nasıl doğduğunu, kimlerin omuzlarında yükseldiğini ve kimlerin hayatına temas ettiğini daha büyük bir tutkuyla merak ediyordum. Böylece HTT Summit 2025 gönüllü ekibine de dahil oldum. Bu sefer yalnızca “etkinliğe destek olmaya gelen biri” gibi hissetmiyordum, bir yılı o atmosferin devamı gibi yaşamış biri olarak geri dönmüştüm.
HTT Summit’in her oturumu umutla, hikâyelerle, cesaretle ve inançla doluydu. Burada tanıştığım insanlar ve yaptığımız sohbetler ise günün en kıymetli anlarıydı.
Etkinlikten önce, Avrupa’nın yapay kalp naklini gerçekleştiren ilk kadın kalp cerrahı Dr. Dilek Gürsoy ile tanışmayı uzun zamandır hayal ediyordum. Bu hayal etkinliğin daha ilk saatlerinde, onu fuaye alanında gördüğüm anda gerçeğe dönüştü. Kendisi hem kariyer yolculuğuna hem de yapay kalp alanındaki son gelişmelere dair merak ettiklerimizi, samimiyeti ve enerjisiyle içtenlikle yanıtladı. Konuşmamız sırasında, hâlihazırda ameliyatlarda kullanılmakta olan ve geliştirilme aşamasındaki yeni yapay kalp modellerini bizlere gösterdi. Cihazların çalışma prensiplerini, tasarımındaki yenilikleri ve hastalar üzerindeki potansiyel etkilerini büyük bir heyecanla anlattı.


Bu samimi sohbetin ardından hikâyesini bir kez de sahnede dinlemek benim için çok daha anlamlıydı. Konuşmasını “Eğer yeterince çalışır ve geldiğiniz yeri unutmazsanız, bir gün siz de Forbes’a kapak olabilirsiniz!” sözleriyle bitirdiğinde kariyer yolculuğumuzda taşıdığımız sorumluluğu hatırlarken büyük hayaller kurma cesaretimin de tazelendiğini hissettim.
Multisipliner çalışma alanlarına her zaman hayranlık duymuşumdur. Foamlab’ın kurucularından Prof. Dr. Elvin Karana’nın biyoloji ve endüstriyel tasarımın kesişiminde ürettiği işleri dinlerken bu kadar heyecanlanmama şaşırmamalı. Delft Teknik Üniversitesi’nde Malzeme İnovasyonu ve Tasarımı Profesörü Elvin Karana ve ekibi Foamlab’da petrol bazlı plastik ve köpükleri doğa dostu alternatiflerle değiştirmeyi hedeflemekte; bakteriyel fermantasyon yoluyla ultra hafif, yüksek gözenekli, biyobozunur ve uygulamaya göre ayarlanabilir yoğunluk ve mekanik özelliklere sahip nanoselüloz köpükler üretmekte. Elvin Karana’nın konuşması, multidisipliner çalışmaların potansiyelini hatırlatırken doğayla uyum içinde çalışmanın kıymetini tüm dinleyenlere hissettirmiştir diye düşünüyorum.
Uzun zamandır takip ettiğim, ilham aldığım, HTT Summit 2025’te ise birebir tanışma imkanı bulduğum Prof. Dr. Itır Erhart ise akademisyenliği, Adım Adım ve Açık Açık gibi sosyal girişimlerin kuruculuğunu, maraton koşuculuğunu, tiyatroyu ve sosyal etki projelerini iç içe yürütmesi ile hayat enerjisine hayran kaldığım, sosyal girişimciliğin hayatın her alanında dönüşüm yaratma gücünü gösteren bir rol modeldir benim için.

İlham her yerde bulamayacağımız, bulduğumuzda ise kıymetini bilmemiz gereken bir hazine. Bana ilham veren insanlarla ilerde tekrar haberleşmek, belki birlikte etki odaklı çalışmalar yapmak üzere iletişim bilgilerini rica ederken networkümü genişlettiğimi değil, dünyaya bakış açısı benimkine benzer çok değerli insanlarla bağ kurduğumu hissediyordum.
Dolu dolu geçen 2 günün ardından bol bol fotoğraf çekilip güzel anılarla DasDas’tan ayrılmadan önce, etkinliğin herkes için keyifli bir deneyim olması için gösterdikleri özen ve incelik için Hello Tomorrow Türkiye ekibine teşekkür edip vedalaşmaya gittim. Hazal Hanım’ın “Nazlıcan, biz seninle çalışmayı çok sevdik.” dediği an, bunun bir veda olmadığını, aksine yeni bir başlangıç olduğunu hissettim.
Şu anda Hello Tomorrow Türkiye ekibinde Startup Community Specialist olarak yer alıyorum. 1.5 sene önce gönüllülükle başlayan Hello Tomorrow Türkiye yolculuğum, bugün dönüşümün kalbinde yer aldığım bir deneyime, deep tech girişimcileri ile birebir çalıştığım ve ekosisteme katkı sunduğum bir etki alanına ve aidiyet duyduğum bir sürece dönüştü. Bu ekosistemin yalnızca bir parçası değil, aynı zamanda şekillendiricilerinden biri olmaktan mutluluk duyuyorum.

Kaynaklar
1- FDA Approves First Gene Therapies to Treat Patients with Sickle Cell Disease https://www-fda-gov.translate.goog/news-events/press-announcements/fda-approves-first-gene-therapies-treat-patients-sickle-cell-disease?_x_tr_sl=en&_x_tr_tl=tr&_x_tr_hl=tr&_x_tr_pto=tc
2- Singh, Ajeet MBBSa; Irfan, Hamza MBBSb; Fatima, Eeshal MBBSc; Nazir, Zainab MBBSa; Verma, Amogh MBBSd; Akilimali, Aymar MDe,*. Revolutionary breakthrough: FDA approves CASGEVY, the first CRISPR/Cas9 gene therapy for sickle cell disease. Annals of Medicine & Surgery 86(8):p 4555-4559, August 2024. | DOI: 10.1097/MS9.0000000000002146
3- BCG & Hello Tomorrow. Deep Tech: The Great Wave of Innovation Report https://hello-tomorrow.org/deep-tech-the-great-wave-of-innovation