22 Kasım 2024

Yapay Zekaya da Bir Nobel Vermek Gerekli (mi)

Hello Tomorrow Türkiye

2024 Nobel Ödülleri, yapay zekanın (YZ) modern bilimdeki dönüştürücü etkisini gözler önüne seriyor. YZ'nin katkıları, bilimsel disiplinlerin sınırlarını yeniden şekillendiriyor ve gelecekte İnsan-YZ iş birliğinin bilimsel keşiflerde nasıl tanınacağına dair yeni sorular doğuruyor.


Bu yılki fizik ve kimya ödülleri, YZ'nin yalnızca teknoloji dünyasında değil, aynı zamanda bilimin temel yapı taşlarında da devrim yarattığını açıkça gösteriyor. Bu gelişmeler, şu soruları gündeme getiriyor: Gelecekte Nobel Ödülleri, fizik, kimya ve tıp gibi alanlar arasındaki sınırları bulanıklaştıracak mı? YZ'nin araştırmalardaki rolü arttıkça, bilim insanlarının katkıları ile YZ'nin iş birliğini nasıl ayırt edeceğiz veya ayırt etmeye gerek var mı?


Yapay Zekanın 2024 Nobel Ödüllerine Etkisi

YZ, bu yılki Nobel Fizik ve Kimya ödüllerinde onurlandırılan keşiflerde kritik bir rol oynadı. Fizik alanında ödül, Princeton Üniversitesi'nden fizikçi John Hopfield ve Toronto Üniversitesi'nden YZ öncüsü Geoffrey Hinton'a verildi.


Kimya ödülü ise, Washington Üniversitesi'nden biyokimyacı David Baker ile Google çatısı altındaki DeepMind şirketinden Demis Hassabis ve John Jumper'a verildi. Bu üç isim, protein yapılarını tahmin etme konusundaki YZ tabanlı yöntemleriyle tanındı.


Her iki alanda da geliştirilen YZ yöntemleri, artık ilgili bilim dallarının vazgeçilmez birer parçası haline geldi. Hinton'ın geliştirdiği geriye yayılım (back-propagation) algoritması, modern sinir ağlarının temelini oluştururken, DeepMind'in AlphaFold algoritması, proteinlerin nasıl katlandığını tahmin etme konusunda devrim yaratıyor.


2024 Nobel Fizik Ödülünün Fizikle Bağlantısı Ne?

Bu yılki Nobel Fizik Ödülü, fizikçiler ve YZ uzmanları dahil herkesi şaşırttı çünkü YZ ve makine öğrenmesi, genellikle fizik ile doğrudan ilişkilendirilmiyor. Hatta ödülün ardından ortaya çıkan tartışmalarda bazı araştırmacılar, YZ’nin fizik ile doğrudan bağlantısının olmadığını savunarak eleştirilerde bulundular. Örneğin, bu ödülün YZ çalışmalarına verilmesini "yapay zeka furyasına kapılmak" olarak nitelendiren fizikçiler oldu. Ancak Hopfield ve Hinton’ın çalışmaları, fiziksel sistemlerde gözlemlenen kolektif davranışların sinir ağlarına uygulanmasına dayanıyor.


Hopfield, sinir ağlarındaki öğrenme süreçlerini, manyetik parçacıkların etkileşimleriyle açıklanan "spin camı" gibi fiziksel kavramlarla modelledi. Hinton ise istatistiksel mekanik prensiplerinden ilham alarak Boltzmann makinelerini geliştirdi.


Sinir ağları, fiziksel sistemlerde olduğu gibi, basit birimlerin karmaşık ve toplu etkileşimleriyle öğrenme ve bellek oluşturma yeteneği gösteriyor. Bu tür fiziksel temelli yaklaşımlar, modern YZ ve makine öğrenimi algoritmalarının temelini attı. Örneğin, Hinton’ın geliştirdiği geriye yayılım algoritması, derin öğrenme alanındaki en önemli tekniklerden biridir.


Fizikle bu bağlantı, sinir ağları ve makine öğrenimi uygulamalarının yalnızca biyolojik ve hesaplamalı bilimlerde değil, aynı zamanda fiziksel süreçlerin simülasyonu ve veri analizi gibi alanlarda da kullanılmasını sağlamıştır. Örneğin, CERN’de Higgs bozonunun keşfi sırasında kullanılan YZ algoritmaları, büyük veri kümelerini analiz etmede kilit rol oynamıştır. Bu yüzden 2024 Nobel Fizik Ödülü, YZ ile fizik arasındaki bu derin ilişkiyi onurlandırmıştır.

Basit bir yapay sinir ağı mimarisi.


Yapay Sinir Ağları ve Yüksek Teknoloji Girişimciliği

John Hopfield ve Geoffrey Hinton'ın sinir ağı çalışmaları, birçok alanda devrim niteliğinde yeniliklere kapı araladı. Hinton'ın geliştirdiği geriye yayılım algoritması, büyük veri setlerini işleyerek kronik hastalıkların erken teşhisini mümkün kılan yapay zeka tabanlı sağlık uygulamalarının temelini oluşturdu.


Örneğin, İstanbul merkezli girişim Virasoft, Hinton'ın algoritmalarına benzer yapılar kullanarak dijital patoloji alanında yapay zeka destekli çözümler sunuyor. Bu sayede kanser gibi hastalıkların tanısında doktorlara yüksek doğruluklu analizler sağlayarak teşhis süreçlerini hızlandırıyor.

Virasoft’un yapay zeka desteğiyle geliştirdiği çeşitli analizler.


Sinir ağlarının veri analitiğindeki başarısı finans teknolojilerinde de kendini gösteriyor. İsviçre merkezli Sentifi, Hinton'ın sinir ağı modellerinden esinlenerek geliştirdiği yapay zeka algoritmalarıyla büyük miktarda finansal veriyi analiz ediyor ve yatırımcılara piyasa risklerini tahmin etme konusunda rehberlik ediyor.


Hopfield ve Hinton'ın çalışmaları, girişimlerin veri analizini hızlandırmakla kalmayıp, daha önce mümkün olmayan yüksek doğruluklu tahminler yapmasını sağlayarak birçok sektörde dönüşüm yaratmalarına olanak tanıdı.


AlphaFold ve Kimyada Devrim

Kimya alanında, Demis Hassabis ve John Jumper'ın geliştirdiği AlphaFold, YZ’nin bilimsel keşiflerdeki etkisinin bir başka örneği. AlphaFold’un derin öğrenme algoritmaları, proteinlerin yapılarını tahmin etmeyi mümkün kıldı. Proteinler, yaşamın yapı taşlarıdır ve işlevleri, nasıl katlandıklarına bağlıdır. Proteinlerin amino asit dizilimlerinden yola çıkarak nasıl katlandıklarını tahmin etmek, modern biyolojinin en büyük sorunlarından biri olmuştur.


DeepMind’in AlphaFold 2 sistemi, bu 50 yıllık problemi eşi benzeri görülmemiş bir doğrulukla çözdü. AlphaFold, Critical Assessment of Structure Prediction (CASP) gibi yarışmalarda tüm diğer yöntemleri geride bıraktı ve YZ’nin biyolojik bulmacaları çözmedeki üstünlüğünü kanıtladı.


David Baker ise yeni proteinler tasarlamak için hesaplamalı araçlar kullandı ve bu, virüslerle savaşmaktan ilaç taşımaya kadar birçok alanda kullanılabilecek proteinlerin üretilmesini mümkün kıldı. Hem AlphaFold hem de Baker’in hesaplamalı yöntemleri, YZ’nin yalnızca bilimsel araştırmaları hızlandırmadığını, aynı zamanda kimya ve biyolojide yapılabileceklerin sınırlarını da yeniden tanımladığını gösteriyor.

CRISPR alt sisteminin bir parçası olan crRNA ve DNA'ya bağlı CasLambda'nın (Cas12l) tahmini yapısı.


AlphaFold ve Yüksek Teknoloji Girişimciliği

AlphaFold, protein yapı tahmininde sağladığı yüksek doğruluk sayesinde biyoteknoloji ve ilaç geliştirme girişimlerinde benzersiz fırsatlar yaratıyor. Özellikle kanser ve Alzheimer gibi karmaşık hastalıkların tedavisi üzerine çalışan biyoteknoloji girişimleri, AlphaFold'un protein yapı tahmin yeteneklerini kullanarak hedef proteinlerin yapısını önceden çözümleyip yeni ilaç tasarımları gerçekleştirebiliyor.


Örneğin, ABD merkezli Insitro, AlphaFold teknolojisinden faydalanarak insan genomundaki mutasyonları inceleyip, ilaçların etkilerini önceden tahmin etme yeteneğine sahip bir platform geliştirdi. Enfeksiyon hastalıkları üzerine çalışan Recursion Pharmaceuticals, bu teknoloji sayesinde virüslerin yapısını hızla analiz edebiliyor ve tedaviye yönelik protein hedeflerini belirleyerek hızlı ilaç geliştirme süreci sağlıyor. AlphaFold’un biyoteknoloji girişimlerine sunduğu bu olanaklar, ilaç keşif sürecinde maliyetleri düşürüp süreçleri hızlandırırken, yüksek teknoloji girişimciliğine yeni bir boyut kazandırıyor.


Nobel Kategorileri, Yapay Zekanın Rolü ve Yüksek Teknoloji Girişimciliği

Bu yılki Nobel ödülleri, Nobel Komitesi için büyüyen bir zorluğu gözler önüne seriyor: Keşifleri hangi bilim dalına dahil edeceğiz? Hem Hinton hem de Hassabis, YZ kökenli araştırmacılar, ancak çalışmalarının etkisi fizik ve kimya alanlarında görülüyor. Gelecekte, bilimsel başarıların nasıl kategorize edileceğinde bir değişim görebiliriz. Fizik, kimya ve tıp gibi alanlar arasındaki katı sınırlar, YZ’nin sağladığı disiplinler arası araştırmalar sayesinde giderek daha anlamsız hale geliyor.


2024 ödülleri ayrıca, bilimsel keşiflerde YZ’nin rolüne dair önemli sorular da gündeme getiriyor. Geçmişte, bilimsel araçlar insan dehasının hizmetinde birer yardımcı olarak görülüyordu. Ancak AlphaFold gibi sistemler ve geriye yayılım algoritması gibi YZ tabanlı teknolojiler, artık doğrudan içgörüler sağlayarak, bilimsel süreçlerin kalbinde yer alıyor. YZ’nin insan zekasının ötesine geçmeye çalıştığı bu dönemde, bilimsel keşiflerde kime kredi verileceğini yeniden düşünmek gerekebilir.


Yüksek teknoloji girişimciliği, yapay zekanın bilimi dönüştürme potansiyelini hızla ticarileştirerek bu soruların çözümünde önemli bir rol oynuyor. YZ ve biyoteknoloji alanlarında faaliyet gösteren girişimler, sadece inovasyon yapmakla kalmayıp, temel bilimsel araştırmalardan doğan içgörüleri pratiğe dökerek toplumda geniş bir etki yaratıyorlar. Nobel ödüllerinin YZ tabanlı çalışmalara verilmeye başlanması, yüksek teknoloji girişimciliğinin bilime yön veren bir güç haline geldiğini ve disiplinler arası buluşlara öncülük ederek bu dönüşümde kilit bir rol üstlendiğini gösteriyor. Girişimcilik ekosistemi, artık temel bilimler ile ticari uygulamalar arasında bir köprü işlevi görüyor ve YZ ile desteklenen keşiflerin hızla sağlık, tarım ve enerji gibi farklı sektörlerde insan hayatına dokunmasını sağlıyor.


Gelecekte, YZ araçlarının da insanlar yanında ödüllendirilmesi mümkün olabilir. Belki de insan ve makine arasındaki işbirliğinin giderek arttığı bu dönemde, Nobel Ödüllerinde yeni kategoriler ortaya çıkar.